Gece yarısı uyandığınızda felç olduğunuzu hayal ettiniz mi hiç? Bedeniniz tamamen hareketsiz kesilmiştir, göğsünüzde baskı duyarsınız ve en kötüsü de, kötücül ya da sapkın bir kişi ya da bir şeyin yanınızda olduğuna yemin edersiniz. Bir korku filmi gibidir. Ama aslında bu, uyku felci sorunundan muzdarip kişilerin başına gelen durumdur.
Uyku felci nedir?
Doğal seyir dışında normal uyku aşamalarını yaşamanıza neden olan bir rahatsızlıktır. Esasen, basit bir ifadeyle, beyninizin bedeninizden evvel uyanmasıdır.
Genelde uyumaya gittiğinizde önce uykuya dalarsınız ya da başka bir ifadeyle, bilincinizi kaybedersiniz. Sonra beyninizdeki kimyasallar, bedeninizin ‘felç’ olmasına neden olur. Rüya görmeye başlarsınız. Rüyalarınızda koşuyor, zıplıyor ya da dans ediyor bile olsanız bu kimyasallar sakin bir şekilde yatağınızda kalmanızı sağlar. Gün ağardığında, rüya görmeyi bırakırsınız ve bedeniniz tekrar hareket kabiliyetini kazanır. Son olarak, uyanırsınız.
Şimdi bu sürecin düzensiz bir şekilde yaşandığını düşünün. Bedeniniz, uyandıktan sonra bile glisin ve GABA (bedeni felç eden iki kimyasal) üretmeye devam etse ne olurdu? Bedeniniz hareket kabiliyetini geri kazanmadan önce uyanmış olurdunuz. Rüyalarınızdaki bazı unsurlar, bilinçli halinizle karışsaydı ne olurdu? Bu birleşim, gerçekten korkutucu bir tecrübe yaratacak kapasiteye sahiptir.
İnançlar ve belirtiler
Felç olmak kişiyi savunmasız kılar. Yardım istemek için bağıramaz ya da kendilerini koruma şeklindeki doğal içgüdülerini tatmin edemezler. Biri kendini böyle savunmasız bir durumda bulduğunda, en derin korkularına tutsak olmaları mümkündür.
Dolayısıyla, kişinin şöyle düşünmesi mantıklıdır: “Bedenime hakim değilim. Beni kim kontrol ediyor?” Uyku felci yaşamış pek çok kişi kötü bir güç tarafından saldırıya uğradıklarını düşünmüştür. Bu fikirler, dini ve kültürel inançların da etkisinde kalmıştır. Yaşanan olaylara bağlı olarak kişi kendisine cinlerin, uzaylıların, ruhların ya da başka mistik yaratıkların musallat olduğunu düşünebilir.
Ama bu deneyimi nasıl açıklarsak açıklayalım, gerçek şu ki herkes için geçeri bazı belirtiler arasında nefes alamama, göğüste baskı hissetme, bedenin hareketsizleşmesi; çevrelerindeki detayları, mesela yatak, komodin,saat gibi eşyaları algılayamama sayılabilir. Neredeyse bütün bu durumlarda kişi sırt üstü uyuduğu esnada nöbetler yaşanabilir.
Yatmadan önce
Her gün düzenli egzersiz yapmak, geceleri daha rahat uyumanızı sağlar. Yine günde bir ya da iki kez işe ara verip gözlerinizi kapamanız ve rahatlayıp derin nefes almanız da faydalı olacaktır.
Bir diğer tavsiye de aşırı kafeinden kaçınmanız ve her akşam en az 30 dakika temiz havada yürümeniz olabilir. Her gece yeterli uyku alabilmeniz için düzenli bir programa uyun.
Nöbet esnasında ne yapılmalı?
Mesela bazı kişiler, küçük bir kası, parmaklarını veya boyunlarını hareket ettirmeye odaklanarak iyi sonuçlar elde etmiştir. Böylece aslında vücutlarını ‘uyandırmış’ olurlar. Her halükarda sakin kalın ve yaşadığınız şeyi mantık çerçevesinden örmeye çalışın.
Çocukluğundan beri bu rahatsızlığı yaşamış olan Carla MacKinnon*, konu üzerinde pek çok araştırma yapmış ve şöyle diyor: “Yaşadığım tecrübenin ayrıntılarına odaklanmam ve çalışmalarımla karşılaştırmam sayesinde aklımı korku ve tehlikeden uzaklaştırabiliyorum. Böylece, bu tecrübede hakim güç olan karanlığı saf dışı bırakıyorum.”
Siz de benzer bir deneyim yaşadınız mı? Cesur olun, yalnız değilsiniz ve bu korkutucu hastalıkla bile başa çıkabilirsiniz.
Yorum bırak:
0 Yorumlar: